çocukluk hayalimi sonunda gerçekleştirdik, bu uğurda kendini paralayan gürkut abi'ye ve eurofeb'den fatih'le murata sonsuzteşekkürler burdan. ertesi gece partiden kalma bir zomlukla arkadaş tarafından olm maça gitmicen mi lan diyerek uyandırıldıktan sonra tren yoluna düştük. ama yook stressiz olmaz, trenin gelmesine iki dakika kala pasaportumu evde unuttuğumu farketmemle birlikte ki apartmandaki herkes okulda o anda ve bende anahtar yok eve attığım deparı hayatımda ne biri için ne de başka bişi için attım. belki bir umut arabası olan arkadaş daha çıkmamıştır, alttaki kapıyı açtırırevin kapısını kırar alır tekrar koşarım diye ama arabasını göremedim ne yazık ki. neyse treni yakaladım ama hem frankfurt'akadar ki bi saatlik yol nefesimi dindirmeye yetmedi, hem de tansiyonum düştü, oracıkta bayılıyordum. orda eurofeb'den fatih'lemurat beni aldılar, ben de meramımı anlatınca. vakit var daha gider alırız dediklerinde, eğilesim geldi. oha. bu arada dafırat'ı arayıp lan olm bagaja saklansam, ziyaretçi kartı alsam ülkeye girerken ya da sormazlar lan belki falan diyerektenkafasını sikiyordum. neyse gittik aldık, eurofeb'in çift katlı otobüsündeki yolculuğumuz başlamış oldu rahat bir şekilde.
avrupai kfy diyebiliriz eurofeb için, tek sorunları makara beste üretme, tribündeki yeni bestelere adaptasyon. neyse eskitribüncü abilere de sahipler, maçka taksim dolmabahçe geliyor fenerbahçe gibi tezahüratları söylüyorlar. 30-50 kişiler anca.tribünü benimseme, alet edevat, davula meşale şekli gibi hususlarda da başarılılar. ankara'ya gidiyormuş gibi hissettim birara, 5-6 saatlik yol benzinlik molaları. kaptan çiş molası şekliyle, benzinlik patlatma olayı sıfır malum. yoldan geçenarabalara el hareketi çekme dersinden ise pekiyiyle geçtik, tam türküz. brüksel'in içindeki trafik tam allahlık, lan burdayok o kadar amına koyim. bi saatte gittik siktiğimin anderlecht kasabasına, zaten şehir görebildiğimiz kadarıyla saçmasepetbi şehir tek güzel şey tangalı kız billboardıydı.
ve sonunda stat etrafındayız biletimiz cebimizde, ama alt kattan biletimiz. peki yer mi anadolu çocuğu, yemez. üst katınbiletlerini de ibneler yırtıyo ki girmesinler alttan alttakilere sadece bakıyolar. neyse üstten atıldı bilet, kapıdaki bubilet yırtık siktir git dedi, orda yaşayan türk abiden birine rica ettim, abi girdim çıktım desene diye. neyse üstteyiz :)avrupa'nın beşiğinin stat tuvaletinde musluk, lavabo yok. taharet musluğu da yok ibnelerde. tek suya dair işaret sifon.
maçı anlatmaya çok da gerek yok, zaten televizyonlar anlatmış herşeyi. ne bağırdık be, az besteyi çok sayıda söylemezorunluğu olmasına rağmen gene de iyi iş başardık. meşale şovu da çok özlemiştim, pimli meşale ha bi de ucuz dandik diil :)yanımızda bizi izleyen onlarca anderlechtli sadece bizi dinledi, arada el hareketi çektiler o kadar. karşı kale arkalarındahaydi maviler diye bi grupları var, şirinleri tercih ederim bunlara o derece.
stattan çıkmamıza rağmen dışarda bile hala bağırıyorduk, stewartlar var dans ediyolar bizle falan. toplam 10 a yakın otobüsvardı, en dandik kaptan bizimki olunca bi de istop ettirince itmek zorunda kaldık koca iki katlı otobüsü.
avrupai kfy diyebiliriz eurofeb için, tek sorunları makara beste üretme, tribündeki yeni bestelere adaptasyon. neyse eskitribüncü abilere de sahipler, maçka taksim dolmabahçe geliyor fenerbahçe gibi tezahüratları söylüyorlar. 30-50 kişiler anca.tribünü benimseme, alet edevat, davula meşale şekli gibi hususlarda da başarılılar. ankara'ya gidiyormuş gibi hissettim birara, 5-6 saatlik yol benzinlik molaları. kaptan çiş molası şekliyle, benzinlik patlatma olayı sıfır malum. yoldan geçenarabalara el hareketi çekme dersinden ise pekiyiyle geçtik, tam türküz. brüksel'in içindeki trafik tam allahlık, lan burdayok o kadar amına koyim. bi saatte gittik siktiğimin anderlecht kasabasına, zaten şehir görebildiğimiz kadarıyla saçmasepetbi şehir tek güzel şey tangalı kız billboardıydı.
ve sonunda stat etrafındayız biletimiz cebimizde, ama alt kattan biletimiz. peki yer mi anadolu çocuğu, yemez. üst katınbiletlerini de ibneler yırtıyo ki girmesinler alttan alttakilere sadece bakıyolar. neyse üstten atıldı bilet, kapıdaki bubilet yırtık siktir git dedi, orda yaşayan türk abiden birine rica ettim, abi girdim çıktım desene diye. neyse üstteyiz :)avrupa'nın beşiğinin stat tuvaletinde musluk, lavabo yok. taharet musluğu da yok ibnelerde. tek suya dair işaret sifon.
maçı anlatmaya çok da gerek yok, zaten televizyonlar anlatmış herşeyi. ne bağırdık be, az besteyi çok sayıda söylemezorunluğu olmasına rağmen gene de iyi iş başardık. meşale şovu da çok özlemiştim, pimli meşale ha bi de ucuz dandik diil :)yanımızda bizi izleyen onlarca anderlechtli sadece bizi dinledi, arada el hareketi çektiler o kadar. karşı kale arkalarındahaydi maviler diye bi grupları var, şirinleri tercih ederim bunlara o derece.
stattan çıkmamıza rağmen dışarda bile hala bağırıyorduk, stewartlar var dans ediyolar bizle falan. toplam 10 a yakın otobüsvardı, en dandik kaptan bizimki olunca bi de istop ettirince itmek zorunda kaldık koca iki katlı otobüsü.
neyse çalıştırdık,ama acısını shell'de son meşalemizi yakarak çıkardık. acı bi son da olabilirdi gerçi mantıklı düşününce mhuauha. neysesonunda bu hayalimizi de gerçekleştirdik, tecrübemize tecrübe kattık. dünya iyisi iki insan olan fatih'le murat da geceninkörü sanki otobüs beşiktaş'a bırakır gibi yarım saat yolu uzatarak eve bıraktılar. mutluyuz, gururluyuz. yapımda ve yayındaemeği geçen herkese teşekkürler. bekle milano kıyafet alacam, bekle eindhoven tersten görücem, bekle moskova am üstünde götsikicem. insan umut ettiği sürece yaşarmış.